Cizre Nuh (AS) ve oğulları tarafından
Tufan sonrası kurulmuştur. Nuh Peygamber türbesinin Cizre’de olması Cizre surlarının gemi şeklinde oluşu, Guti, Babil,
Asur yazıtlarında da Tufan olayını kanıtlamaktadır. 1953-1954 yıllarında Cizre’de
yapılan kazılarda bulunan bir plakette, Cizre adının Bazib da (Gerzubakarta)
olup, nüfusunun 1.850.000 olduğunu yazmaktadır. Şehir sınırlarının Katran köyünden Kurtuluş köyüne, Güzeller köyünden
Cafer Sadık’a kadar devam ettiği bilinmektedir. Nuh Peygamber’den Gutilere kadar
Cizre tarihi bir karanlık içinde olduğundan
elimizde belge bulunmamaktadır.
Cizre M.Ö. 4000 yıllarından itibaren
Gerzubakarta adıyla Guti Devleti hakimiyeti altındadır. Gutiler Dönemi’nde ilk
Cizre suru yaptırıldı. Gutiler önceleri Cizre, Dicle, Cudi Dağı arasında kalan bölgede hükümran iken sonra Zagros Dağları
ile Botan (Kentrites) suyuna kadar uzanmış
ve bölgeye Gutiyum (Gudiyum) denilmiştir. Daha sonra bu bölgeye savaşçı, kuvvetli anlamında Karday denildi. Tarihçi İbnuksir Dicle’nin sonunda 200 köyü bulunan Karday adıyla bir büyük ilin bulunduğunu yazmaktadır.
Cizre’yi Nemrut Bin Koz Bin Ham Bin
Nuh emrinde görüyoruz. M.Ö. 1894 yılında l. Babil Devleti yönetimine girmiştir.
Babil Cizre’ye 22 km mesafededir. Dünyanın bir çok yerine tarihi eserleri kaçırılmıştır. Kral Hammurabi Cizre’ye gerekli önemi vermiş ve birçok eserler kazandırmıştır. Şimdi de Kebeli köyünde (BABİL) efsanevi hikayeler ile Hammurabi’den bahsedilmektedir.
Cizre M.Ö. 1595 yılında Babil egemenliğinden Arap egemenliğine geçmiştir. Daha sonra Asur Kralı Senpilos M.Ö.
Cizre’yi kendi ülkesine kattı. Tufan olayını anlatan Asur Kralı Sanherip, Cudi’nin tepesine 6 adet kabartma heykelini yaptırmıştır. Ayrıca Cudi Dağı’nın üzerinde tapınaklar yaptırmış, Cizre’nin Nuh Peygamber Camii içinde bulunan mezarını restore ettirmiş ve Cizre surlarını tekrar onartmıştır. Medler ve Babilliler Asur başkenti olan Ninovayı M.Ö. 612’de ele geçirince Cizre Medlerin eline geçti. Med Devleti Dönemi’nde Cizre çok gelişmiş, çeşitli eserler kazandırmıştır. M.Ö. 550 yılında Cizre Pers Hakimiyeti altına girdi.
M.Ö. 331 yılında Pers Kralı III. Daryus Büyük İskender’e yenilince Cizre’de zaptedilmiş oldu. M.Ö. 301 yılında Selevkos
egemenliği altına girdi. M.Ö. 130 yılında Selevkosların elinden alınarak Portların eline geçti. İran Sasani Hükümdarı Erdeşi Babıkan 226 yılında Portları yenilgiye uğratarak Cizre’yi de hakimiyeti altına
aldı. Cizre’de birçok imar hareketlerine girişildi. Erdeşir Babekan Dönemi’nde Saray
Burnu kapısı yaptırıldı. Aslanlar ve kitabe
konuldu. İslam Peygamberi Hz. Muhammed tüm devlet başkanlarına davet mektuplarını gönderiyordu. İran Sasani Hükümdarı Kisra II. Hüsrev (Perviz)’e mektup
gönderip, İslamiyeti seçmesini istedi. Cizre 639 yılında Hz. Ömer zamanında ordu
komutanı İyaz Bin Ganem komutasındaki
ordu ile savaşmadan mektupla teslim olmuştur. Bu dönemde Cizre’de kilise olan
bina (Ulucami) camiye çevrilmiştir. Cizre de bu cami üniversite olarak Hz. Ömer
tarafından kullanılmıştır. Halen de İsmi
Camia olarak adlandırılmaktadır. Camia
arapça da Üniversite demektir. 750 yılından sonra Cizre Abbasilerin egemenliğini
tanımıştır. Abdulaziz İbn Ömer adında bir
Vali’yi Cizre’ye atadılar. Böylece Cizre Vilayet merkezi oldu. Bu Vali kanalizasyon,
cami, köprü, hamam ve imar hareketlerine
başladı. Cizreyi o kadar bayındır bir hale
getirdi ki Cizre’nin adı onun adı ile anılmaya başlandı. 1057 yılında Selçuklu sultanı Tuğrul Bey, Cizre’yi kuşatmasına rağmen alamamıştır. Ancak Büyük Selçuklu
Sultanı Melikşah’ın veziri tarafından 1085
yılında alınmıştır. 1096 yılında son Mervani hükümdarı Mansur’un ölümünden sonra Cizre’de bu saltanatta sona erdi. Artuklular Dönemi’nde büyük fizikçi, alim, mucit İsmail Ebul-iz El Cezeri yetişmiştir. Bu
zat’ın 60 makinesi dünya mühendislerini
hayrette bırakmıştır. Robot, saat ve su makineleri onun icadıdır. 1127 yılında Cizre; Musul Zengi Devleti’nin hükümdarlarından İmadeddin İbn Aksankar tarafından
alınmıştır. Cizre onun döneminde bir eyalet haline getirilmiştir. Kudbettin Meudut
Han Dönemi’nde Cizre de Taş Köprü yaptırılmıştır. Bir ara Zengiler başkentini de
Cizre’ye almıştır.
Ebulkasım Mahmut Sencer Şah zamanında Cizre’de Ulu Cami minaresi ile Ulu
Caminin birçok yıkılan yeri yaptırılmıştır.
Ulu Cami kapısı üzerindeki ejderler ve işlemeleri İsmail Ebul-iz Bin Rezzaz El-Cezeri
yapmıştır. 1185 yılında Cizre büyük komutan Selahaddin Uyubbi yönetimine girdi. 1252 yılında Cizre Musul Atabeyleri
egemenliği altına girdi. 1258 yılında Cizre
Moğol hükümdarı Hülagu’nun hakimiyeti
altına girdi. Cizre de Hülagu adına sikkeler bastırıldı. 1260 yılından itibaren Cizre
Beyliği Dönemi başlamıştır. Bu devre Mirekler Devri de denilir. Mem-u Zin olayı
Cizre Beyliği Dönemi’nde olmuştur. Cizre
Beyliği 1627 yılına kadar hüküm sürmüştür.
1627 yılından itibaren Osmanlı Devleti bu beyliğe son vermiştir. Önceleri Diyarbakır Sancak Beyliğine bağlı iken 1841
yılında da Musul’a bağlanmıştır. Cizre’nin
sevk ve idaresi ile görevlendirilen Bedirhan Bey’in yönetimindeki Nasturi aşiretlerinin yaptıkları olumsuz bir takım hareketler Bedirhan Bey’in Musul Valisi’nin gözünden düşmesine sebep olmuştur. Bu sıralarda Müşir Osman Paşa komutasındaki
orduya itaatsizlik eden Bedirhan Bey görevden alınarak, yerine yeğeni İzzeddin
Şir getirilmiştir. Bundan sonra yönetime sırasıyla Mustafa Paşa, Abdulkerim Bey, İbrahim Bey ve onun da ölümü ile Hamidiye
Kaymakamı Tahir Ağa getirilmiştir. Milli
mücadele döneminde büyük başarılar gösteren Cizre ye Fransızlar gelir şehri savaşsız teslim almak isterlerse de halkın direnişi ve silahlanmayı görerek işgalden vazgeçmişlerdir. Milli mücadeleye katılan, şehit ve gazi olan birçok Cizreli vardır. Cumhuriyet Dönemi’nden önce bakımsız olan
Cizre, Cumhuriyet Dönemi’nden itibaren
onarılmış modern bir ilçe olmuştur.